Eğitim Sosyolojisi Perspektifinden: Jeopolitik Rüzgârların Sınıflara Yansıması — Azerbaycan’da Eğitim Dili Üzerinden Kimlik ve Güvenlik Tartışması
header-logo

Eğitim Sosyolojisi Perspektifinden: Jeopolitik Rüzgârların Sınıflara Yansıması — Azerbaycan’da Eğitim Dili Üzerinden Kimlik ve Güvenlik Tartışması

project-preview

Prof. Dr. Levent Eraslan Eğitim Sosyolojisi Perspektifinden: Jeopolitik Rüzgârların Sınıflara Yansıması — Azerbaycan’da Eğitim Dili Üzerinden Kimlik ve Güvenlik Tartışması 12.07.2025

Eğitim dili tercihleri, yalnızca pedagojik bir mesele değil; kimlik inşası, kültürel aidiyet ve jeopolitik yönelimlerin toplumsal yansımasıdır.

Giriş

Bu yazı, Azerbaycan’da son yıllarda hız kazanan jeopolitik gelişmelerin eğitim dili politikalarına ve toplumsal yönelimlere etkisini eğitim sosyolojisi perspektifiyle ele almaktadır. Rusya ve Fransa ile yaşanan diplomatik gerilimlerin, yalnızca dış politika sahnesiyle sınırlı kalmayıp, eğitim kurumlarının dil tercihleri, müfredat yapıları ve toplumsal algı düzeyine kadar yansıdığı gözlemlenmektedir. Özellikle İkinci Karabağ Savaşı sonrası dönemde ortaya çıkan yeni güvenlik ve kimlik tartışmaları, Azerbaycan’da Rusça ve Fransızca gibi geleneksel güç odaklı dillerin gerilemesine; buna karşılık İngilizce ve Türkiye Türkçesi’nin stratejik yükselişine neden olmuştur. Eğitim dili, bu bağlamda yalnızca bir iletişim aracı değil; kültürel egemenlik, ulusal duruş ve uluslararası konumlanma aracına dönüşmektedir. Yazıda, bu dönüşümün sosyolojik temelleri, kurumsal etkileri ve geleceğe yönelik stratejik yansımaları detaylı biçimde analiz edilmiştir.

Dilin Taşıdığı Stratejik Yük

Azerbaycan, Kafkasya’nın kavşak noktasıdır; bu coğrafî konum hem zengin bir tarihsel miras hem de yoğun jeopolitik baskı demektir. Böylesi bir ülkede eğitim dili, yalnızca öğrenme aracı değil, aynı zamanda kültürel egemenliğin, kimlik inşasının ve ulusal güvenliğin temel bileşenidir. Hangi dilde, hangi müfredatla ve hangi pedagojik çerçevede eğitim verileceği—özellikle geçiş kuşağındaki toplumlarda—geleceğin jeopolitik yönelişini doğrudan belirler.

Rusya ile Gerilimin Eğitime Karanlık Gölgesi

2020’deki İkinci Karabağ Savaşı sonrası Moskova-Bakü ilişkileri hızla gerildi. Rus barış gücünün bölgeye “yerleşmesi”, Laçın Koridoru krizleri ve 2024’te Kazakistan hava sahasında düşen Azerbaycan yolcu uçağı olayı, iki ülke arasındaki güven duvarını sarstı. 27 Haziran 2025’te Yekaterinburg’da Seferov kardeşlerin gözaltında öldürülmesi ise toplumsal hafızada derin bir travma yarattı.

Bu diplomatik kopuşun en somut faturası, sınıflarda keskin biçimde görüldü:

- Büyük kentlerdeki özel okullar, Rusça bölümlerini dolduramaz hale geldi.

- Azerbaycan Pedagoji Üniversitesi’nde Rus Dili Öğretmenliği bölümlerinin doluluk oranı %40’ın altına gerilerken, İngiliz Dili Öğretmenliği %90’ı aştı.

Rusça artık “fırsat dili” değil, pek çok veli için “sınırlayıcı aidiyet”e dönüştü.

Fransa Örneği: Yumuşak Gücün Çöküşü

Benzer bir kırılma Bakü ile Paris arasında yaşandı. Fransız Senatosu’nun 2020’de Dağlık Karabağ’ın sözde bağımsızlığını tanıma girişimi, ardından Ermenistan’a silah satışları ve Başkan Macron’un politize açıklamaları, Azerbaycan kamuoyunu Fransa’ya karşı keskinleştirdi.

Sonuç:

- Bakü Fransız Lisesi 2024’te öğrenci sayısının %60’tan fazla düşmesiyle kapılarını kapattı.

- Alliance Française etkinlikleri iptal edildi, Fransız kültürel festivallerine katılım neredeyse bitti.

Fransızca, “elit bir seçenek” olmaktan çıkarak “politik risk” sembolüne dönüştü.

İngilizce ve Türkiye Türkçesinin Yükselişi

Boşalan alan, iki dil tarafından dolduruluyor:

1- İngilizce—tarafsızlığı, küresel geçerliliği ve ekonomik getirisi sayesinde “stratejik dil” konumuna yükseldi.

2- Türkiye Türkçesi—ortak tarih ve kültürel yakınlık nedeniyle hem milli kimlik bilincini güçlendiriyor hem de Türk dünyasıyla entegrasyonu kolaylaştırıyor.

Bakü, Sumgayıt ve Gence’de pek çok özel okul İngilizce ve Türkçe bölüm kontenjanlarını genişletti; bazıları Rusça sınıflarını kapatmayı düşünürken  Fransızca sınıflarını tamamen kapattı.

Stratejik Öneriler:

1- Üç Dilli Model: Azerbaycan Türkçesi + İngilizce + seçmeli üçüncü dil (Türk dünyasından bir lehçe veya ileri rota için (Çince olabilir). Böylece ulusal kimlik korunurken uluslararası açılım sürer.

2- Jeopolitik Esnek Müfredat: Devletin dış politikasındaki değişimleri yansıtacak “dinamik içerikler”—örneğin Karabağ sonrası bölgesel siyaset, enerji koridorları, Türk Devletleri Teşkilâtı gibi konular—müfredata entegre edilmeli.

3- Öğretmen Yetiştirme Teşvikleri: İngilizce ve Türkoloji alanlarına burs-teşvik paketleri; Rusça ve Fransızca’dan dönüş yapmak isteyen öğretmenlere “hızlı adaptasyon” sertifika programları.

4- Dijital İçerik Platformu: Web tabanlı takip sistemleri sadece ihtiyacı değil, dil yeterlilik haritalarını da izlemeli; böylece devlet, talep artışlarını gerçek zamanlı görüp kaynak tahsisini optimize eder.

5- Kamu-Özel Senkronizasyonu: Küresel akreditasyon isteyen özel okullar ile Eğitim kurulları ortak komisyonlar kurarak diplomatik riskleri önceden tartışmalı; böylece ani kapanma krizleri engellenir.

Sonuç: Dil, Sadece Söz Değil, Strateji Meselesi

Azerbaycan’da eğitim dili, sınıfların ötesine taşan jeopolitik bir barometredir. Rusya ve Fransa ile yaşanan gerilimler, dil tercihinin pedagojik değil, egemenlik ve güvenlik meselesi olduğunu bir kez daha kanıtladı. Bugün veliler çocuklarını hangi dilde okutacaklarını seçerken, aslında ülkenin gelecekteki yönünü de oyluyorlar.

Başkent Bakü’den Nahçıvan’a kadar yankılanan bu dil dönüşümü, Azerbaycan’ın kimliğini tahkim etme ile küresel rekabete katılma dengesini yeniden kurma çabasını temsil ediyor. Başarılı olursa, yalnızca bir eğitim reformu değil, Kafkasya’da yeni bir güç denklemi doğacak.

Ve bu denklemin anahtarı, kulağımıza gelen dilden çok, o dilin ardındaki stratejik akıl olacaktır.