Prof. Dr. Levent Eraslan Eğlence Kapitalizminin Başkenti: Disneyland... Ekonomi, İdeoloji ve Toplumsal Dönüşümün Kesişiminde Bir Tema Parkı 26.06.2025
Giriş
Disneyland, ilk bakışta çocuklara yönelik masalsı bir eğlence parkı gibi sunulur. Ancak bu mekân, derinlemesine incelendiğinde 21. yüzyıl kapitalizminin, kültürel küreselleşmenin ve toplumsal dönüşümün iç içe geçtiği bir sembolik üstyapı haline gelir. Disneyland sadece bir park değil, kâr amacı güden bir ideoloji fabrikasıdır. Bu yazı, Disneyland’ın ekonomik gücünü, kültürel etkilerini ve sosyolojik yansımalarını birlikte ele alarak “eğlence kapitalizmi”nin çağdaş anlamını tartışmaya açmaktadır.
Ben de geçen gün bu deneyimi yaşadım çocukluğumuzdan beri bize dağıtılan Disney karakterlerinin nasıl bir tüketim aracı olduğunu bizzat müşahade ettim.
1. Disneyland Ekonomisi: Tüketim Üzerinden Dev Büyüme
Temel Ekonomik Veriler:
- Disneyland Paris, yılda yaklaşık 15-16 milyon ziyaretçi çeker.
- Sadece Disney şirketinin eğlence parkları segmenti (Disney Parks, Experiences and Products) 2023’te 32 milyar dolar ciro üretmiştir.
- Bir ailenin Disneyland Paris’e ortalama harcaması: 500–1000 Euro/gün.
Bu büyüklükte bir ekonomi, yalnızca eğlence sunmakla kalmaz; aynı zamanda turizm, ulaşım, konaklama ve perakende sektörlerini de domine eder. Disneyland, sadece bir tüketim alanı değil, tüketimin sistematikleştirildiği bir ekonomi politiği temsil eder. Disneyland, Zygmunt Bauman’ın “tüketici vatandaşlık” kavramını somutlaştırır. Ziyaretçi, sadece eğlenen değil, aynı zamanda ekonomik olarak makbul birey haline gelir. Mutluluk, ancak harcama yoluyla elde edilebilir.
2. Küresel Disneyleşme: Kültürün Ticarileşmesi ve Tekdüzeleşme
Disneyland yalnızca bir park değil, bir kültürel ihracat ürünüdür. Paris’ten Tokyo’ya, Şanghay’dan Orlando’ya kadar her Disneyland, yerel kültürel öğeleri “Disney formatına” uydurarak kültürel tekdüzeleşmenin taşıyıcısı haline gelir.
- Yerel motifler simgesel olarak dahil edilse de (örneğin Disneyland Paris’te Fransız masalları), anlatı yapısı ve temsiliyet biçimleri tamamen Amerikan merkezlidir. Ve Amerikan bayrağı her yerdedir.
- Disneyland, küresel ölçekte tek tip hayal kurma biçimi dayatır. Pierre Bourdieu’nün “kültürel sermaye” kavramı burada ters işler. Ziyaretçiden kültürel birikim değil, tüketim gücü beklenir. Bu durum, kültürün ticarileşerek hiyerarşikleştirildiği bir sistem yaratır.
3. Beden, Mekân ve Davranışın Disiplin Altına Alınması
Disneyland’daki akış, zaman ve mekân kullanımı askeri bir disiplinle yönetilir:
- Kuyruklar algoritmalarla yönlendirilir. saatlerce kuyrukta insanlar 3 dakikalık bir roll coster deneyimi için beklerler ve şikayet etmezler
- Alışveriş noktaları stratejik yerleştirilmiştir. Her etkinlik çıkışında mutlaka bir satış dükkanı vardır. Özellikle çocukların buradaki objelere olan ilgisi kapitalizmin nasıl vücut bulduğunu açıkça bize gösterir.
- Fotoğraf alanları, karakter buluşma saatleri ve yürüyüş yolları dikkatle dizayn edilmiştir.
Disneyland, Michel Foucault’nun “disiplin toplumu” kavramının eğlence versiyonudur. Birey burada özgür değil; kendi rızasıyla denetime teslim olan bir tüketicidir. Disneyland, görünürde “mutluluk vadeder”, ama esas olarak disiplinli bir tüketim sürecini doğal göstermekle meşguldür. Birey deneyimi değil, deneyimlemiş gibi hissetme hakkını satın alır.
4. Aile ve Çocuk Üzerinden Duygusal Tüketim
Disneyland’ın ana hedef kitlesi çocuklardır, ama ekonomik aktörler ebeveynlerdir. Park deneyimi boyunca çocukların arzuları ve talepleri üzerinden:
- Ebeveynlerin “iyi anne-baba” olma kaygısı harekete geçirilir. Bu yüzden çok ciddi fiyatlara çok küçük objeler satın alınır ve çocuklar mutlu edilir.
- Duygusal manipülasyon, finansal harcamaya dönüşür.Disneyland, aileyi geleneksel anlamda kutsarken, aynı zamanda onu duygusal sömürüye açık bir pazar segmenti haline getirir. George Ritzer’in “McDonaldlaştırma” kavramı burada eğlence üzerinden işler: hız, öngörülebilirlik, verimlilik ve denetim.
5. Disneyland ve Sosyal Sınıf Gerçekliği
Disneyland, herkesin gidebileceği “eşitlikçi” bir alan olarak sunulur. Oysa:
- Ulaşım, bilet fiyatları, konaklama ve alışverişle birlikte harcamalar, düşük gelirli aileler için erişilemez hale gelir. Disneyland içinde içindeki otelde kalmak ciddi bir maliyet gerektir
- Ziyaretçiler arasındaki sınıfsal farklar, kıyafetlerden harcama biçimlerine kadar parkın her noktasında gözlenebilir. Disneyland, görünürde “herkese açık”, ama gerçekte seçkinleştirilmiş bir deneyim alanıdır. Burada görünür olan, sadece eğlence değil; sınıf farklarının teatral sahnelenişidir.
Sonuç: Masalın Arkasındaki Gerçek
Disneyland, 21. yüzyıl kapitalizminin tüm dinamiklerini içinde barındıran simgesel bir evrendir. Sadece bir eğlence parkı değil; tüketimin ideolojik aygıtı, kültürel emperyalizmin vitrini ve disiplinli bireyin yeniden üretildiği bir laboratuvardır.
Burada “mutluluk” satılır, “masal” kiralanır, “anı” programlanır. Disneyland, eğlence kapitalizminin başkenti olarak, gerçekliği yeniden kurgular ve onu rıza üretimiyle meşrulaştırır.
Bu rıza bir başka betimleme ile teslim oluş aslında kapitalizm satar mottosunun vücuda gelmiş halidir. Bir pet şişe suyun5 Euro olması, basit bir tişörtün 40 Euro’ya satılması ya da bir Mickey mouse tacının 25 Euro olması kimseyi burada rahatsız etmez. Çünkü rüya gerçekleşmiştir ve bunun da bir maliyeti vardır. Rüya uzun yıllar insanlara yatırım yapmıştır. Sinemasıyla karakterleriyle sunduğu o heyecanlı dünyasıyla rüya insanları tüketimin bir matadoru haline getirir. Hep söylerim kapitalizm satar post- kapitalizm ise hep satar.