Mesleki ve teknik eğitimde büyük dönüşüm: Ulusal kalkınmanın kurucu unsuru
header-logo

Mesleki ve teknik eğitimde büyük dönüşüm: Ulusal kalkınmanın kurucu unsuru

project-preview

Prof. Dr. Levent Eraslan Mesleki ve teknik eğitimde büyük dönüşüm: Ulusal kalkınmanın kurucu unsuru 18.11.2025

Mesleki ve teknik eğitim (MTE), Türkiye'nin gelecekteki üretim vizyonunu inşa edecek en kritik stratejik alanlardan biri haline gelmiştir.

Bu analizi, hem teknik eğitim geçmişine sahip bir gözlemci hem de yıllarını eğitim politikalarını yakından izleyen bir akademisyen olarak, dönüşümün tarihsel, sosyolojik ve politik ayak izlerini takip ederek sunuyorum.


Geçmişten bugüne yolculuk ve katsayının kırılma noktası

MTE’nin Türkiye’deki kökleri, pedagojik bir miras olan Ahilik ve lonca kültürü ile işyeri temelli öğrenme geleneğine dayanmaktadır.

Yakın dönemde ise MTE'nin güçlenmesi, doğrudan planlı kalkınma dönemleriyle ilişkilidir.

Özellikle Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985–1989), MTE'yi stratejik bir hedef olarak belirlemiş, bölgesel meslek okulları ve uygulama atölyelerine yapılan altyapı yatırımlarını artırmıştır.

Bu dönem, MTE'nin toplumsal karşılık bulduğu ve gençlerin üretim temelli eğitimle istihdama hazırlandığı yıllardır.

Ancak bu gelişim, sonrasında uygulanan katsayı uygulaması ile ciddi bir kırılmaya uğramıştır.

Meslek liselerinin üniversiteye erişiminin kısıtlanması, yalnızca akademik bir eşitsizlik yaratmakla kalmamış; aynı zamanda mesleki eğitimin statüsünde kalıcı bir erozyona neden olmuştur.

Gençlerin meslek liselerine yönelimi hızla gerilemiş ve bir dönem kalkınmanın merkezinde olan bu okullar, statü kaybına uğramıştır.

Bu kırılmanın maliyeti ise oldukça büyük olmuştur.

Katsayı uygulaması nedeniyle MTE’ye olan talep azalırken, atölye altyapıları modernize edilememiş; nitelikli mezunların kendi alanlarında kalma (beyin göçü) oranı düşerek, eğitim sisteminin işgücü piyasasına doğrudan çözüm sunma etkinliği zayıflamıştır.

Bu dönemde, uluslararası örnekler (özellikle güçlü MTE sistemine dayanan Almanya) tam tersi bir yolu izleyerek mesleki eğitimi ekonomik kalkınmanın ana omurgası haline getirmiştir.


Büyük dönüşümün üç kurucu ayağı: Statü, entegrasyon ve yenilenme

Bugün Türkiye’de MTE’nin yeniden yükselişi, güçlü bir politik irade, bilinçli bir eğitim sosyolojisi yaklaşımı ve planlı kurumsal vizyonun sistematik bir sonucudur.

Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in vurguladığı gibi, eğitimin toplumsal ihtiyaçlarla uyumlu hale getirilmesi ve okulun hayatla bağının güçlendirilmesi, bu dönüşümün temelini oluşturmaktadır.

1. Statü: Politik kararlılıkla yükseliş

MTE'nin statüsü, uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar belirgin biçimde güçlenmiş; meslek liseleri hem toplumsal algıda hem de eğitim sisteminin merkezinde yeniden stratejik önem kazanmıştır.

Bu statü yükselişini destekleyen somut göstergeler, mezunların yükseköğretime geçişindeki fırsat eşitliği ve okulların sektör nezdindeki artan itibarıdır.


2. Entegrasyon: Okul-sektör işlevsel bütünleşmesi

Günümüzde MTE, eğitim sosyolojisinin "işlevsel entegrasyon" modeliyle uyumlu biçimde sektörle bütünleşmektedir.

Sektörle ortak geliştirilen müfredatlar, işyeri temelli öğrenme modelleri ve yerel üretim ağlarına bağlanan okul yapıları, MTE'yi yalnızca bir okul türü olmaktan çıkarıp, ulusal üretim sisteminin stratejik bileşeni haline getirmektedir.


Somut verilerle entegrasyonun kanıtı:

  • MTE okullarının döner sermaye kapsamında gerçekleştirdiği üretim gelirleri, son yıllarda rekor seviyelere ulaşmıştır.
     
  • Okullar tarafından alınan fikri mülkiyet (patent, faydalı model, tasarım) başvurularının sayısındaki kayda değer artış, MTE'nin sadece eğitim değil, aynı zamanda yenilik ve Ar-Ge merkezleri haline geldiğini göstermektedir.


3. Yenilenme: Dijital zanaatkârlığın kurumsal inşası

MTE, modern üretim teknolojileriyle klasik zanaatkârlığı birleştiren dijital zanaatkârlık yaklaşımına doğru evrilmektedir.

Bu yenilenme, robotik, otomasyon, yapay zekâ tabanlı üretim, 3D tasarım ve yeşil beceriler alanlarında yapılan büyük altyapı ve pedagojik yatırımlarla desteklenmektedir.

Bu yaklaşım, Türkiye’nin MTE sisteminin sadece fiziksel kapasitesini değil; pedagojik mantığını ve kurumsal kültürünü de dönüştürerek gençleri hızla dönüşen üretim çağının yetkinliklerine hazırlamaktadır.


Sonuç: Yeni üretim vizyonunda MTE'nin kurucu rolü

Bugün atölyelerden yükselen dinamizm, yalnızca bir öğrenim süreci değil; Türkiye’nin kalkınma paradigmasının yeniden tanımlanmasının somut ve gözle görülür bir işaretidir.

Bir teknik lise mezunu ve MTE’deki dönüşümü yakından izleyen bir akademisyen olarak ifade edebilirim ki; bu yükseliş, planlı bir vizyon, kararlı politik adımlar ve sahadaki ihtiyaçların doğru okunmasıyla sistematik olarak inşa edilmektedir.

MTE'nin stratejik bir devlet politikası olarak konumlandırılması, bu dönüşümün kurumsal sürdürülebilirliğini güvence altına almaktadır.

Türkiye, MTE merkezli bu yeni üretim vizyonuyla yalnızca bugünün ekonomik ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayacak; geleceğin teknolojik ve dijital dönüşümüne uyum sağlayacak güçlü bir işgücü altyapısını da inşa etmektedir.

Stratejik uygulama önerileri: Sürdürülebilir dönüşümün yol haritası

Mesleki ve teknik eğitimin (MTE) ulusal kalkınmanın kurucu unsuru rolünü sürdürmesi ve küresel rekabete uyum sağlaması için, dönüşümün üç ayağını (Statü, Entegrasyon, Yenilenme) destekleyen aşağıdaki stratejik uygulamaların kararlılıkla hayata geçirilmesi esastır:


1. Eğitim programlarında sürekli yetkinlik güncellemesi (modüler esneklik)

Mevcut önerideki "nitelikli eğitim programı" maddesi, somut eylemlerle genişletilmelidir:

  • Dinamik müfredat gelişimi: İş dünyası temsilcileri ve sektör uzmanlarıyla kurulan entegrasyon mekanizmaları aracılığıyla müfredatlar, 6 aylık periyotlarla gözden geçirilmeli ve güncellenmelidir. Bu, programların sektörün talep ettiği "yeşil beceriler" (sürdürülebilir üretim) ve Endüstri 4.0 (robotik, yapay zekâ) yetkinliklerine anında uyum sağlamasını güvence altına alır.
     
  • Modüler yetkinlik odaklılık: Eğitim programları, bütünleşik diplomalar yerine, öğrencilerin kısa sürede işgücü piyasasına katılabileceği ve kariyer yolu boyunca ilerleyebileceği uluslararası geçerliliğe sahip Mikro-Kimlikler (Micro-Credentials) veya Modüler Sertifikalar sunacak şekilde esnekleştirilmelidir.

2. Altyapıda sürdürülebilir finansman mekanizması (döner sermaye modeli)

Atölye altyapısının güçlendirilmesi önerisi, sadece bir defalık yatırım yerine, sürekli yenilenmeyi esas alan bir yaklaşımla ele alınmalıdır:

  • Döner sermayenin yeniden yapılandırılması: Okul atölyelerinin, üretime dayalı döner sermaye gelirlerinin büyük bir kısmının doğrudan ve otomatik olarak makine-teçhizat yenileme fonuna aktarılması zorunlu hale getirilmelidir. Bu, atölyelerin devlet bütçesine ek olarak kendi kendini finanse etme döngüsünü güçlendirir.
     
  • Tematik altyapı yatırımı: Bölgesel kalkınma öncelikleri ve sektör yığılmaları dikkate alınarak, İhtisaslaşmış Tematik MTE Kampüsleri kurulmalı ve bu kampüsler, güncel 3D tasarım, otomasyon ve simülasyon yazılımlarıyla donatılmalıdır.


3. Öğretmenlerin nitelik ve motivasyonunu en üst düzeye çıkarma (çift yetkinlik)

Öğretmen niteliğinin artırılması stratejisi, sektörle entegre edilmiş bir gelişim modeli üzerine kurulmalıdır:

  • Sektör içi staj zorunluluğu: MTE öğretmenlerinin her üç yılda bir, en az 4-6 hafta süreli zorunlu ve uygulamalı sektör içi staj/eğitim programlarına katılımı sağlanmalıdır. Bu, öğretmenlerin teorik bilgiyi güncel saha pratikleriyle harmanlamasına olanak tanır.
     
  • Çift yetkinlik (pedagojik + teknik uzmanlık): Öğretmenlerin pedagojik formasyonlarının yanı sıra, özellikle dijital zanaatkârlık ve yeni teknolojiler alanlarında uluslararası akreditasyona sahip teknik uzmanlık sertifikaları almaları teşvik edilmeli ve bu yetkinlikler kariyer ilerlemesinde (statü ve özlük hakları) belirleyici rol oynamalıdır.

Bu stratejik adımların uygulanması, Mesleki ve Teknik Eğitimin (MTE) dönüşümünü yalnızca teknik liselerle sınırlı bir yenilenme olmaktan çıkaracak, aynı zamanda Mesleki Eğitim Merkezlerinin (MESEM) yapısal ve uygulamadaki sorunlarını da gidererek geleneksel çıraklık modelinin modern üretim gereksinimlerine adaptasyonunu güvence altına alacaktır.

Böylece dönüşüm, niceliksel büyümenin ötesine geçerek, toplumsal etkiyi derinleştiren ve ekonomik sürdürülebilirliği artıran bütüncül bir kurucu unsur haline gelecektir.

Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından aralık ayının başında İstanbul’da Sayın Cumhurbaşkanı'nın katılımlarıyla gerçekleştirilecek olan büyük zirve, bu önerilerin detaylıca ele alınacağı kritik bir platform teşkil etmektedir.

Teori ve uygulamanın birlikte tartışılacağı ve somut çözüm yollarının üretileceği bu gibi üst düzey toplantı ve çalıştayların sayısının artırılması, dönüşümün kurumsal sürekliliği açısından hayati önem taşımaktadır.