Okullar açılırken: Özel öğretim kurumları, denetimler ve gelecek projeksiyonları
header-logo

Okullar açılırken: Özel öğretim kurumları, denetimler ve gelecek projeksiyonları

project-preview

Prof. Dr. Levent Eraslan Okullar açılırken: Özel öğretim kurumları, denetimler ve gelecek projeksiyonları 11.08.2025

Giriş

Türkiye’de özel öğretim kurumları, 1980’lerde uygulanan liberal ekonomik politikalar ve eğitim alanındaki özelleştirme trendleriyle büyümeye başladı. 2000’lerin ortalarından itibaren ise devlet teşviklerinin artırılmasıyla özel okul sayısı ve öğrenci sayısı hızlı biçimde yükseldi. Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinden aldığım verilerine göre, Türkiye genelinde yaklaşık 12.190 özel okul faaliyet göstermekte ve bu okullarda yaklaşık 1,5 milyon öğrenci eğitim almakta ve yaklaşık 253 bin çalışan iş görmektedir. Bu oran, toplam öğrenci nüfusunun yaklaşık %16’sına karşılık gelmekte olup, OECD ülkeleri ortalaması ile kıyaslandığında Türkiye’nin özel eğitime yöneliminde belirgin bir artış trendinde olduğu görülmektedir. Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr. Yusuf Tekin hocanın da özel öğretime dönük desteği ve motivasyonunu da bu analize eklemek gerekiyor.

Özel okulların büyümesinde,  eğitim ve öğretimde oluşan  beklentilerin değişmesi, bölgesel farklılıklar ve kalite algısının etkili olduğu yapılan araştırmalarda vurgulanmıştır  Ancak özellikle 2023-2025 döneminde ekonomik dalgalanmalar, artan okul, servis, kıyafet giderleri ve finansal yönetimin güçleşmesi özel okulların mali dengelerini zorlamış ve bu da bazı ailelerin kamu okullarına yönelmesine neden olmuştur. Son iki yılda özel okul öğrenci sayısında yaklaşık  % 7lik bir azalma olduğu da MEB kaynaklarınca belirtilmektedir.

Denetimler: Yeni Dönemde Artan Mevzuat Denetimleri

Milli Eğitim Bakanlığı, 2024-2025 eğitim döneminde özel okullara yönelik denetimlerini sıkılaştırmıştır. Bakanlığın Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan son bilgi notuna göre, Mayıs-Ağustos  2025  ayları itibarıyla 21 okulun ruhsatı mevzuata aykırılık gerekçesiyle iptal edilmiştir Özellikle “hayalet öğrenci” uygulamaları iptal kararlarında etkili olmuştur.  Bazı okulların, gerçek olmayan öğrenci kayıtlarıyla haksız kazanç sağladığı tespit edilmiştir. Devamsızlık kayıtlarının doğru tutulmaması, Bakanlık onaylı ders kitaplarının kullanılmaması ve fahiş fiyat uygulamaları da denetimlerin başlıca gündem maddelerindendir. Bakanlık yetkilileri özel okullarda MEB kitaplarının okutulması hususunda denetimi sık tutacaklarını ifade ediyorlar.

Ayrıca ruhsatta belirtilen isimler dışında farklı isimlerin okul tabelalarında yer alması ve yabancı ülke isimlerinin izinsiz kullanımı, sosyal medya üzerinden yapılan yanıltıcı reklamlar da denetim kapsamındadır. Fahiş fiyat uygulamaları konusunda ise 2024’te başlatılan “Fiyat Şeffaflığı” programı, velilerin mağduriyetini azaltmak üzere yürürlüktedir.

Denetimler sonucunda ruhsat iptali yapılan okullar ve sahiplerinin isimlerinin kamuoyuna açık şekilde duyurulması yönünde benim bir önerim bulunmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın uyguladığı benzer bir model, mevzuata aykırı davranan kişi ve kurumların ifşası yoluyla caydırıcılık sağlamış ve piyasa düzenine olumlu katkı yapmıştır. Bu uygulama, özel okul sektöründe de benimsenirse, hem şeffaflık artacak hem de velilerin bilinçli tercih yapması kolaylaşacaktır. Ayrıca, bu sayede etik dışı uygulamaların önüne geçilmesi beklenmektedir.

Bununla birlikte, Bakanlık gelecekte özel okul sahibi olma şartlarına “eğitimci olma” kriteri getirmeyi planlamaktadır. Bu düzenleme, eğitim kalitesinin artırılması ve sektörde profesyonellik standartlarının yükseltilmesi açısından önem arz etmektedir. 

Öğrenci Velilerinin Bilgilendirilmesi ve Hakları

Özel okulların izleyeceği stratejilerin şekillenmesinde en belirleyici unsur, aslında velilerin tutum ve davranışlarıdır. Velilerin istek, beklenti ve tepkilerini kitlesel ve organize biçimde dile getirmesi, eğitim sisteminde en güçlü denetim mekanizmalarından birini oluşturmaktadır. Buna karşın, örgütlü hareket edemeyen veli gruplarının münferit girişimleri çoğunlukla somut sonuçlar doğuramamaktadır.

Özel okullardaki ücretlendirme, eğitim kalitesi ve sunulan hizmetler hakkında velilerin doğru ve güncel bilgilere erişebilmesi kritik öneme sahiptir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özel okul yönetimlerinin velilere kayıt ve ücretlendirme süreçlerinde açık, şeffaf ve önceden bilgilendirme yapmasını zorunlu kılmıştır. Veliler, şikâyet ve önerilerini iletebilecekleri çeşitli resmi iletişim kanallarına sahiptir. Bu kapsamda, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne başvurular için “ozelogretim@meb.gov.tr” e-posta adresi kullanılmakta; ayrıca Genel Müdürlük Özel Kalem e-posta adresi “ookgmmebozelkalem@gmail.com” üzerinden yapılan başvuruların da doğrudan işleme alındığı bilgisi tarafıma iletilmiştir. Bunun yanı sıra, CİMER sistemi aracılığıyla yapılan bildirimler hızlı bir şekilde değerlendirilmekte; il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri de bu şikâyetleri işlemektedir.

Bu iletişim kanallarının etkin ve yaygın biçimde kullanılması, okul–veli ilişkilerinin güçlendirilmesine ve sorunların kısa sürede çözülmesine katkı sağlayacaktır. Bununla birlikte, Bakanlık tarafından açık, anlaşılır ve uygulamaya dönük bir “Veli Rehberi” hazırlanması büyük önem taşımaktadır. Söz konusu rehberde, velilerin yasal hakları ile mevzuattan doğan yaptırımların net bir şekilde belirtilmesi, hem velilerin bilinç düzeyini yükseltecek hem de sektörde şeffaflık ve hesap verebilirlik kültürünü güçlendirecektir.

Gelecek Projeksiyonları: Kanıt Temelli ve Stratejik Yaklaşım

2025-2030 döneminde Türkiye’de özel öğretim kurumlarının gelişimi, ekonomik dalgalanmalar, demografik değişimler, teknolojik dönüşüm ve mevzuat düzenlemelerinin bileşkesiyle şekillenecektir.

Sektörel Dönüşüm Dinamikleri

Konsolidasyon ve Pazar Yoğunlaşması

Ekonomik dalgalanmalar, artan işletme maliyetleri ve sıkılaşan mevzuat denetimleri, özellikle küçük ölçekli, tek kampüs üzerinden faaliyet gösteren özel okullar için ciddi bir sürdürülebilirlik sınavı yaratacaktır. Finansal kaynaklara erişim zorlukları ve öğrenci sayısındaki dalgalanmalar, bu okulların bir kısmının kapanmasına, bir kısmının ise daha büyük zincir okullara devredilmesine yol açacaktır. Bu süreç, sektörün pazar yapısında yoğunlaşma ve büyük eğitim zincirlerinin (yasal düzenlemelerdeki boşlukları kullanarak)  bölgesel ve ulusal ölçekteki hakimiyetini artıracaktır. OECD ülkelerindeki benzer örnekler, bu tür konsolidasyonların kısa vadede mali verimlilik sağladığını, ancak uzun vadede çeşitliliğin azalması ve fiyat rekabetinin zayıflaması riskini taşıdığını göstermektedir.

 Kalite Filtrelemesi ve Veli Tercihlerinde Paradigma Değişimi

Artan denetim mekanizmaları, standart dışı uygulamaların önlenmesi ve kalite kriterlerinin güçlendirilmesi, sektörde ayakta kalan okulların daha yüksek akademik, idari ve etik standartlarda faaliyet göstermesini zorunlu kılacaktır. Bu durum, velilerin tercih yaparken yalnızca okul markasına değil; öğretmen niteliği, akademik başarı göstergeleri, dijital öğrenme kapasitesi ve öğrenci memnuniyeti gibi somut kalite kriterlerine odaklanmasına neden olacaktır. Böylece, “marka odaklı” seçimden “kanıta dayalı kalite odaklı” seçime doğru bir paradigma değişimi yaşanacaktır. Bu dönüşüm, hem okulların eğitim kalitesini sürekli iyileştirmesi hem de velilerin bilinç düzeyinin artması açısından kritik bir eşik oluşturacaktır.Okul sahibi olma şartlarına “eğitimci olma” kriterinin eklenmesi, uzun vadede kaliteyi artırma potansiyeli taşımaktadır.

Teknolojik Dönüşüm ve Dijital Eğitim Modelleri

Pandemi sonrası dijital öğrenme kapasitesi, rekabet avantajı unsurlarından biri haline gelmiştir. 2025-2030 arasında yapay zeka tabanlı öğrenme analitikleri, kişiselleştirilmiş ders planları ve hibrit eğitim modelleri özellikle büyük şehirlerde standart hale gelecektir. Bu yenilikleri strateji olarak geliştiren okullar rekabette üstünlük kazanacaktır. Ülkemizde acil olarak özel okullar ile ilgili tüm paydaşların katılacağı geniş bir toplantı yapılmalıdır. Hamasetten uzak durum tespiti ve çözüme dönük bir zeminde velilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin, karar vericilerin ve sektör temsilcilerinin katılacağı bu toplantı gelecek projeksiyonlarını da oluşturmada etkili olacaktır.

 

Sonuç ve  Stratejik Politika Önerileri

Özel öğretim kurumları sektörü, ekonomik dalgalanmalar, artan maliyetler, kalite standartları ve teknolojik dönüşüm gibi çok yönlü zorluklarla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu dinamik ve rekabetçi ortamda, sektörün sürdürülebilirliğini sağlamak ve eğitim kalitesini artırmak için bütüncül ve koordineli politika yaklaşımlarına ihtiyaç vardır. Aşağıda sunulan stratejik politika önerileri, hem kamu kurumlarının hem özel sektör paydaşlarının iş birliğini güçlendirmeyi, hem bölgesel ve yapısal dengesizlikleri azaltmayı hem de eğitimde şeffaflık ve inovasyonu teşvik etmeyi hedeflemektedir. Bu öneriler, Türkiye’de özel eğitimin daha kapsayıcı, erişilebilir ve yüksek standartlarda ilerlemesi için yol gösterici niteliktedir

Kamu–özel iş birliklerinin güçlendirilmesi

Türkiye’de özel okullar, eğitim ekosisteminin tamamlayıcı bir parçasıdır. Ancak çoğu zaman kamu ile özel sektör arasındaki iletişim ve koordinasyon sınırlı kalmaktadır. Ortak eğitim projeleri, öğretmen eğitimleri, sosyal sorumluluk faaliyetleri ve STEM–yabancı dil programları gibi alanlarda MEB ile özel sektörün ortak hareket etmesi, hem kalite standartlarını yükseltir hem de özel okulların toplumdaki algısını iyileştirir. Örneğin, Finlandiya’da özel ve devlet okulları ortak müfredat ve öğretmen gelişim programları yürütmektedir; bu model Türkiye’de de uyarlanabilir.

Dijitalleşme yatırımlarına devlet destekleri

Pandemi süreci, eğitimde dijital altyapının önemini açıkça ortaya koydu. Özellikle küçük ve orta ölçekli özel okulların teknolojik yatırımlar yapabilmesi için faizsiz kredi, hibe programları ve donanım desteği sağlanabilir. Bu sayede hem uzaktan eğitim altyapısı güçlenir hem de eğitim materyallerinin dijitalleşmesi hızlanır. Başta Güney Kore ve bazı ülkeler, özel okullara AR–VR tabanlı sınıf teknolojilerini yaygınlaştırmak için devlet fonları sunmuş ve kısa sürede ülke genelinde dijital eşitlik sağlamıştır.

 Bölgesel teşvik ve vergi indirimleri

Anadolu’nun birçok ilinde özel okul açmak, öğrenci sayısının azlığı ve gelir seviyesinin düşük olması nedeniyle ekonomik açıdan zorlayıcıdır. Bu bölgelerde özel okul yatırımlarını cazip hale getirmek için KDV muafiyeti, vergi indirimi, SGK prim desteği ve enerji giderlerinde indirim gibi teşvikler uygulanabilir. Almanya’da “eğitim dezavantajlı bölgeler” için özel okullara kira desteği ve altyapı hibeleri verilmektedir; benzer bir model Türkiye’ye uyarlanabilir.

Okul performans verilerinin şeffaf paylaşımı

Veliler, çoğu zaman okul tercihlerini marka algısına veya sosyal çevre tavsiyelerine göre yapmaktadır. Oysa okulların akademik başarı oranları, üniversite yerleştirme verileri, öğrenci memnuniyet anketleri, yabancı dil yeterlilikleri gibi somut performans verileri kamuya açık olursa, sektör daha rekabetçi ve kalite odaklı hale gelir. İngiltere’de “School PerformanceTables” sistemi sayesinde tüm okulların akademik ve sosyal başarıları karşılaştırmalı olarak erişilebilmektedir. Bu şeffaflık, velinin daha bilinçli karar vermesini sağlarken, okulların da sürekli kendini geliştirmesine yol açar.

Sonuç olarak Türkiye’de özel öğretim kurumları, hem ekonomik hem de mevzuat açısından zorlu bir dönüşüm sürecindedir. Denetimlerin artırılması ve mevzuata uygunluk zorunlulukları, sektörün kalitesini yükseltme açısından önemlidir. Ancak, ekonomik zorluklar, öğretmen sirkülasyonu ve bölgesel farklılıklar gibi sosyal boyutlar göz ardı edilmemelidir.

Şeffaflık ve hesap verebilirliğin artırılması için ruhsat iptali yapılan okulların ve sahiplerinin kamuoyuna açıklanması, velilerin bilinçli tercihler yapması açısından önerilmektedir. Ayrıca, özel okul sahibi olma şartlarına eğitimci olma kriterinin eklenmesi, sektörde profesyonellik standardını yükseltecektir.Son olarak, dijitalleşme ve yenilikçi eğitim modelleri yatırımlarının desteklenmesi, Türkiye’de özel eğitimin sürdürülebilir ve kaliteli şekilde gelişmesini sağlayacaktır.

Yıllar önce “Özel Okullar Sosyolojisi” başlıklı bir çalışma gerçekleştirmiş ve bu çalışmada 16 farklı özel okul türünü kategorize etmiştim. Bugün geldiğimiz noktada, ülkemizde özel okulların niceliksel artışının ne yazık ki niteliksel gelişimle doğru orantılı olmadığını üzülerek gözlemliyorum. Eğitimden elde ettiği kazancı yeniden eğitime yatıran, köklü eğitim anlayışına sahip idealist kurumlar olduğu kadar, okul açmayı yalnızca ticari bir girişim olarak gören yapılar da dikkat çekmektedir. Kuşkusuz, zaman içinde yaşanacak değişim, artan rekabet ve güçlenen yasal denetimler, bu kurumlar arasında kimin ayakta kalacağını net biçimde ortaya koyacaktır.