Prof. Dr. Levent Eraslan Üniversite Tercihleri ve Türkiye’de Yükseköğretime Yönelim: 2025 Sonuçları Üzerine Bir Ön Değerlendirme 26.08.2025
Giriş
Türkiye’de her yıl milyonlarca öğrenci, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) aracılığıyla üniversiteye giriş mücadelesi vermektedir. 2025 yılı tercih sonuçları, yalnızca bireysel başarıların değil; aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve kültürel dinamiklerin de bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Üniversite tercihleri, gençlerin geleceğe yönelik beklentilerini, ailelerin sosyo-ekonomik koşullarını ve ülkenin yükseköğretim politikalarını doğrudan görünür kılan önemli bir göstergedir.
Bununla birlikte, son dönemde istihdam olanaklarının daralması yükseköğretime duyulan inancı zayıflatmıştır. Dünya genelinde üniversite eğitiminin maliyetinin artması nedeniyle üniversiteleşme oranları düşerken, Türkiye’de ise bu durum daha çok diplomanın değer kaybıyla ilişkilendirilmektedir. Gençler her ne kadar bir yükseköğretim programına kayıt yaptırsalar da devamlılık ve terk oranlarının ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
Ekonomik Faktörler ve Yönelimler
Bu yılki tercihler, ekonomik koşulların belirleyici rolünü açıkça ortaya koymuştur.
YÖK verilerine göre:
• Vakıf üniversitelerinde kontenjanlar az da olsa artarken, yüksek öğrenim ücretlerindeki artış ciddi bir doluluk kaybına yol açmıştır.
• 2024’te %91 olan ilk yerleştirme doluluk oranı, 2025’te %76’ya gerilemiştir.
• Genel olarak 100 kontenjanın 92’si doldurulabilmiştir.
• Devlet üniversitelerinde lisans programlarında 3.022, vakıf üniversitelerinde ise 27.131 kontenjan boş kalmıştır.
Eğitim sosyolojisi perspektifinden bakıldığında; yükselen yaşam maliyetleri ve döviz kurlarındaki artış, öğrencilerin uluslararası üniversitelere ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki yükseköğretim kurumlarına yönelimini azaltmıştır. Benzer biçimde, vakıf üniversitelerinin yaptığı yüksek oranlı ücret artışları da erişilebilirliği zorlaştırmış, bu nedenle öğrenciler ağırlıklı olarak devlet üniversitelerine yönelmiştir. Böylece tercihlerde mekânsal yakınlık (kendi ilinde okuma) ve ekonomik sürdürülebilirlik temel belirleyici faktörler olmuştur.
Sosyal ve Kültürel Dinamikler
Üniversite tercihlerinde yalnızca ekonomik değil; sosyal ve kültürel faktörler de etkili olmaktadır. Öğrenciler, gelecekte istihdam imkânı yüksek olan bölümleri (örneğin yapay zekâ mühendisliği, veri bilimi, sağlık bilimleri) daha fazla tercih etmektedir. Ancak bu noktada öğretim üyelerinin niteliği, akademik kök alanları, altyapı imkânları ve dijital yetkinlikleri tartışmaya açıktır. Örneğin, yapay zekâ bölümlerine farklı mühendislik dallarından akademisyen atanması, nicelik açısından yüksek ancak nitelik açısından zayıf bir eğitim süreci oluşturabilmektedir.
Geleneksel olarak rağbet gören hukuk, tıp ve bazı mühendislik programlarının yanında; fizik, kimya, matematik ve biyoloji gibi temel bilimlerde düşük talep, bilim üretiminin ne kadar zorlaştığını göstermektedir.
Akademik ve Politik Yansımalar
Yükseköğretimdeki bu yönelimler, Türkiye’nin eğitim politikaları açısından da dikkat çekicidir. Devlet üniversitelerine artan talep; kontenjan planlaması, öğretim üyesi ihtiyacı ve altyapı yatırımlarının yeniden ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Vakıf üniversitelerinin erişilebilirliğinin azalması ise fırsat eşitliği bağlamında yeni tartışmaları gündeme taşımaktadır.
Soru-Cevap
1. YKS sonuçları açıklandı ve devlet üniversitelerinde kontenjanların %99’unun dolduğu belirtildi. Bu seneki tercihleri ve öğrencilerin tercih yapmasındaki temel etkenleri nasıl değerlendirirsiniz?
Yanıt:
Bu yılki YKS sonuçları birkaç önemli gerçeği ortaya koymaktadır. Devlet üniversitelerindeki %99’luk doluluk oranı, öğrencilerin ekonomik koşullar nedeniyle bu kurumları daha erişilebilir ve güvenilir bulduğunu göstermektedir.
Belirleyici faktörler:
- Ekonomik koşullar: Vakıf üniversitelerindeki ücret artışları öğrencileri devlet üniversitelerine yöneltmiştir.
- Barınma ve yaşam maliyeti: Anadolu şehirlerindeki üniversiteler daha fazla tercih edilmiştir.
- İş güvencesi ve meslek değeri: Öğrenciler, iş bulma ihtimali yüksek alanlara yönelmiştir.
Özetle, 2025 tercihlerinde gençler yalnızca puana göre değil, ekonomik güvenlik ve gelecek kaygısı doğrultusunda seçim yapmıştır.
2. Tercih döneminde iyi puan alamayan öğrenciler için mezuna kalma ya da ek tercihler arasında nasıl bir yol izlenmeli?
Yanıt:
Bu durum öğrencinin hedeflerine ve psikolojik dayanıklılığına bağlıdır.
-Mezuna kalmak, belirli bir bölüm için güçlü motivasyonu olan ve bir yılını disiplinli biçimde değerlendirecek öğrenciler için doğru olabilir.
-Ancak çoğu genç için bir yıl beklemek; ciddi psikolojik baskı, ekonomik yük ve ailevi sorunlara yol açabilir.
Alternatif olarak; ek tercihler, çift anadal, yatay geçiş gibi imkânlar da değerli seçeneklerdir. Önemli olan, öğrencinin kendi yol haritasını netleştirmesidir.
3. Son 2–3 yılda öğrencilerin tercih ettiği meslek gruplarında bir değişim gözlendi mi?
Yanıt:
Evet, belirgin değişimler söz konusudur.
- Yükselen alanlar: Yapay zekâ, veri bilimi, yazılım mühendisliği gibi teknoloji temelli alanlar.
- Sürekli talep gören alanlar: Psikoloji, psikolojik danışmanlık, hukuk.
- Düşüş yaşayan alanlar: İnşaat, çevre, jeoloji mühendislikleri.
- Dikkatli tercih gerektiren alanlar: Öğretmenlik programları (istihdam kaygısı nedeniyle).
Bu tablo, gençlerin yalnızca prestijli alanlara yönelmediğini; iş piyasası, dijital dönüşüm ve küresel trendleri dikkate alarak daha pragmatik tercihler yaptığını göstermektedir.
Sonuç
2025 YKS tercih sonuçları, öğrencilerin bireysel başarılarının ötesinde Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel dönüşümünü de yansıtmaktadır. Ekonomik zorluklar, gençleri devlet üniversitelerine ve kendi illerindeki kurumlara yöneltmiştir. Geleceğin mesleklerine artan ilgi ise Türkiye’de genç kuşağın küresel eğilimleri yakından takip ettiğini göstermektedir.
Bu sonuçlar, yükseköğretim politikalarının önümüzdeki dönemde ekonomik erişilebilirlik, kontenjan planlaması ve nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesi çerçevesinde yeniden ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.