Vakıf üniversitelerinin hâl-i pür melâli: 2025 YKS sonuçlarının söyledikleri
header-logo

Vakıf üniversitelerinin hâl-i pür melâli: 2025 YKS sonuçlarının söyledikleri

project-preview

Prof. Dr. Levent Eraslan Vakıf üniversitelerinin hâl-i pür melâli: 2025 YKS sonuçlarının söyledikleri 28.08.2025

Türkiye'de yükseköğretim, öğrenci sayısındaki artışın yanı sıra toplumsal, ekonomik ve kültürel dinamiklerin etkisiyle sürekli değişiyor.

2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları, bu değişimin en net göstergelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Özellikle vakıf üniversiteleri, mevcut durumlarını anlamak için önemli ipuçları sunuyor.

2000'li yıllarda hızla çoğalan vakıf üniversiteleri, bir dönem "özel imkânlar, yüksek ücret ve prestij" vaadiyle öne çıkarken, son yıllarda ekonomik dalgalanmalar, değişen toplumsal beklentiler ve öğrencilerin daha bilinçli tercihleri nedeniyle farklı bir gerçeklikle karşı karşıya.


Vakıf üniversitelerinin 3 farklı yüzü

2025 YKS sonuçları ile 3 farklı vakıf üniversitesi oluştu diyebiliriz; 

  1. İstikrarın kaynağı: Yüksek doluluk ve kurumsal dayanıklılık
    Koç, Sabancı, Bilkent, Özyeğin ve İzmir Ekonomi gibi köklü üniversiteler, 2025'te de yüzde 95'in üzerinde doluluk oranıyla dikkat çekiyor. Bu başarı, sadece ekonomik güçle değil, aynı zamanda köklü kurumsal yapı, akademik kalite ve uluslararası tanınırlıkla açıklanabilir. Tıpkı ABD'deki Ivy League ya da İngiltere'deki Oxbridge kurumlarında olduğu gibi, bu üniversiteler yalnızca diploma değil, bir prestij markası sunuyor. Mezunları için toplumsal statü, uluslararası mobilite ve güvenli kariyer imkânı sağlıyor. Bu nedenle bu kurumlar, öğrenciler için birer "değer sembolü" işlevi görmeye devam ediyor.
     
  2. Dalgalanan tablo: Orta dolulukta ekonomik yansımalar
    TED, Yaşar, Acıbadem, Toros gibi üniversitelerde doluluk oranları yüzde 80-85 seviyesine gerilemiş durumda. Orta gelir grubundaki ailelerin ekonomik krizden daha fazla etkilenmesi, bu kurumların tercih edilme oranını düşürüyor. Öğrenciler artık sadece üniversiteye girmek için değil, ödedikleri ücretin karşılığında ne kadar toplumsal ve mesleki getiri elde edebileceklerini hesaba katarak tercih yapıyor. Bu grup, sistemin "orta segment"ini temsil ediyor: bir yanda güçlü üniversitelerle rekabet etmeye çalışırken, diğer yanda düşük prestijli kurumlarla aynı algıya düşmemek için çabalıyor.
     
  3. Düşük dolulukta alarm: Krize giden yol
    2025'te 30'dan fazla vakıf üniversitesinin doluluk oranı yüzde 70'in altına inmiş durumda. Özellikle İstanbul'da son on yılda kurulan Esenyurt, Gelişim, Rumeli, Beykoz, Altınbaş gibi üniversiteler kontenjanlarının yarısını bile dolduramadı. Bu tablo, yüksek ücret ödeyen öğrencilerin kurumsal kimliği ve akademik itibarı zayıf üniversiteleri tercih etmekten kaçındığını gösteriyor. İngiltere'de küçümsenerek kullanılan "Mickey Mouse degrees/universities" tabiri ya da ABD'deki "Diploma Mill" kavramı, bu üniversitelerin karşı karşıya kaldığı duruma oldukça benzer bir bağlama işaret ediyor. Öğrenciler artık, sadece bir diploma almak uğruna bu kurumlara yönelmiyor; tam tersine, bu tür kurumlar tercih edilmedikçe sürdürülebilirlik krizi daha da derinleşiyor.

Bölgesel farklılıklar

İstanbul'daki vakıf üniversiteleri, 2023'te yüzde 92 olan doluluk oranlarını 2025'te yüzde 70'e düşürerek en büyük kaybı yaşadı.

Buna karşın, Ankara'daki Bilkent, TOBB ETÜ ve İzmir'deki Ekonomi, Yaşar gibi üniversiteler daha istikrarlı bir tablo sergiliyor.

Ankara ve İzmir'deki kurumlar, aileler ve öğrenciler için "güvenilir yatırım" olarak görülüyor.

İstanbul'da ise sayısal artış, nitelik sorunlarını büyütmüş durumda.

Öğrencilerin artan seçiciliği

2025 verileri, öğrencilerin artık sadece "üniversiteye girmek" hedefiyle hareket etmediğini ortaya koyuyor.

Mezuniyet sonrası iş bulma olanakları, diplomanın yurtdışında geçerliliği, burs imkânları ve sosyal yaşam gibi unsurlar, tercihlerde belirleyici oluyor.

Bu, öğrencilerin "tüketici" gibi davranmaya başladığını ve yükseköğretimi bir yatırım olarak değerlendirdiğini gösteriyor.
 

Sonuç

2025 YKS sonuçları, vakıf üniversiteleri için bir dönüm noktası niteliğinde.

Doluluk oranlarındaki yaklaşık yüzde 20'lik düşüş, sadece ekonomik koşulların değil, toplumsal algının da değiştiğini yansıtıyor.

Vakıf üniversitelerinin bu tablo karşısında yapması gerekenler net:

  1. Akademik kalite ve uluslararası tanınırlık: Öğrenciler, yalnızca yerel değil, küresel ölçekte geçerli diplomalar arıyor.
     
  2. Esnek burs politikaları: Ekonomik baskılar nedeniyle daha kapsayıcı ve erişilebilir burs modelleri geliştirilmeli.
     
  3. İş dünyasıyla bağlantılar: Mezunlarına somut iş imkânları sunamayan üniversiteler, cazibesini yitiriyor.
     
  4. Kurumsal kimlik ve prestij: Marka değeri olmayan üniversiteler, ne kadar kontenjan açarsa açsın tercih edilmiyor.

Sonuç olarak, 2025 vakıf üniversiteleri için bir eşik.

Bu kurumlar, ya kendilerini yeniden yapılandırarak yükseköğretimde güvenilir birer aktör haline gelecek ya da rekabetin dışına itilecek.

Gelecekleri, ekonomik performanslarının yanı sıra toplumsal güven ve değer yaratma kapasitelerine bağlı.