Prof. Dr. Levent Eraslan Yapay Zekâ ve Bilgisayar Bilimi Eğitimindeki Eğilimler: Kim, Nerede ve Nasıl Öğreniyor? 30.12.2024
Yapay Zekâ (YZ) ve Bilgisayar Bilimi (BB) eğitimindeki eğilimler, teknolojik gelişmelerin ve endüstriyel gerekliliklerin eğitim politikaları üzerindeki etkilerini giderek daha belirgin bir şekilde ortaya koyar. Nestor Maslej tarafından yönetilen “Artificial Intelligence Index Report 2024” raporunun eğitim bölümünde ABD, Kanada ve Avrupa’daki eğitim verilerini kapsamlı bir şekilde analiz edilerek bu alandaki önemli değişimler incelenmiş. Bugünkü yazımda buna yer vereceğim. Raporun önemli bir sonucu, eğitim düzeylerine göre (lisans, yüksek lisans ve doktora) mezun sayılarındaki değişimleri, yapay zekâ doktora mezunlarının endüstriye geçiş oranlarının artışını ve endüstriden akademiye yetenek akışının azalmasını ortaya koymakta. Aynı zamanda, uluslararası öğrenci oranlarındaki düşüş ve bunun eğitim ekosistemine olası etkileri de raporda ele alınmış.
Araştırmanın önemli bulgularından biri, lisans düzeyindeki BB mezunlarının sayısındaki artışın, teknoloji sektöründeki işgücü talebine yanıt olarak hız kazandığıdır. Ancak, lisansüstü seviyede özellikle doktora düzeyindeki büyüme bu artışa kıyasla daha sınırlı kalıyor. YZ doktora mezunlarının endüstriye geçiş oranlarındaki artış ise, bu alandaki akademik yetenek kaybına işaret eder. Bu durum, endüstrinin araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri için daha cazip imkanlar sunmasıyla ilişkilendirilir. Ancak, akademik dünya için bu eğilim, yetenek havuzunun daralması ve akademik araştırmaların sürdürülebilirliği açısından önemli bir risk oluşturur.
Uluslararası Öğrenci Hareketliliği ve Eğitimde Erişim Sorunları
Rapor, uluslararası öğrencilerin eğitimdeki rolüne de dikkat çeker. ABD ve Kanada gibi ülkelerde, uluslararası öğrenci oranlarındaki düşüş, bu ülkelerin eğitim pazarındaki cazibesini kaybetmeye başladığını gösterir. Özellikle sıkılaşan vize politikaları, ekonomik belirsizlikler ve yaşam maliyetlerindeki artış, bu eğilimin nedenleri arasında sayılır. Öte yandan, Avrupa’daki ülkeler arasındaki mezun üretimindeki farklılıklar, bölgesel politikaların uyumsuzluğunu yansır. Özellikle yüksek lisans ve doktora düzeyindeki uluslararası lisansüstü programlara katılımın artışı, Avrupa’nın uluslararası akademik çekiciliğini artırma potansiyeline sahiptir.
ABD’deki K-12 düzeyinde BB eğitimine erişim sorunları da raporda vurgulanır. Teknolojik altyapıya erişim eksiklikleri, düşük gelirli bölgelerdeki okullar için önemli bir engel oluşturur. Bu durum, yalnızca eğitimdeki eşitsizlikleri artırmakla kalmayıp, uzun vadede teknoloji sektöründeki yetenek havuzunun daralmasına neden olabilir. Eğitim politikalarının daha kapsayıcı bir şekilde yeniden tasarlanması gerektiği bu bağlamda ön plana çıkar.
Avrupa’daki Bölgesel Farklılıklar ve Eğitim Politikaları
Raporda, Avrupa’da YZ ve BB eğitimi alanındaki ulusal farklılıklara dikkat çekilmektedir. Bazı ülkelerde lisansüstü ve doktora düzeyinde öğrenci sayılarında hızlı artışlar gözlemlenirken, diğer ülkeler bu alanda sınırlı bir büyüme gösterir. Bu durum, yalnızca ulusal politika farklılıklarını değil, aynı zamanda kaynak dağılımındaki eşitsizlikleri de yansıtmaktadır. Avrupa Birliği, bölgesel eğitim standartlarını uyumlaştırmaya yönelik stratejiler geliştirmeli ve bu doğrultuda daha eşitlikçi bir eğitim sistemi inşa etmelidir.
Sonuç olarak, Artificial Intelligence Index Report 2024, yapay zekâ (YZ) ve bilgisayar bilimi (BB) eğitimindeki eğilimlerin, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli değişimlere yol açtığını açıkça ortaya koyar. Bu rapor, akademik dünya, endüstri ve hükümetler arasında daha yakın iş birliğinin gerekliliğini vurgular. Bu tür işbirlikleri, yetenek akışını dengelemek ve eğitim sistemlerini daha sürdürülebilir hale getirmek için hayati bir önem taşır.
Eğitimde erişim eşitliği, uluslararası hareketlilik ve bölgesel uyum politikaları, bu süreçte odaklanılması gereken temel alanlar olarak öne çıkar. Özellikle, bireylerin dijital çağda rekabetçi bir şekilde yer alabilmeleri için eğitim fırsatlarının adil bir şekilde sunulması gerekmektedir. Ayrıca, ülkeler arası işbirliğini artıracak politikalar sayesinde uluslararası öğrenci hareketliliğinin teşvik edilmesi, hem küresel bilgi paylaşımını hem de ekonomik büyümeyi destekleyebilir.
Bu tür raporlar, gelecekteki eğitim ve iş gücü planlamaları için kritik bir referans noktası olma özelliği taşımaktadır. Eğitim dünyasında ve iş gücü piyasasında yaşanan değişimlere uyum sağlamak için, bu tür analizlere dayalı uzun vadeli stratejiler geliştirmek kaçınılmazdır. Aşağıda, raporda yer alan bu önemli vurguları daha ayrıntılı olarak ele alalım.
Son on yıldan uzun bir süredir Amerika ve Kanada’daki BB lisans mezunlarının sayısı sürekli olarak artış göstermektedir. Ancak, lisansüstü eğitimi tercih eden öğrenci sayısı aynı oranda artmamıştır. 2018’den bu yana, BB yüksek lisans ve doktora mezunlarının sayısında hafif bir düşüş gözlemlenir.
2011 yılında, yeni YZ doktora mezunlarının yüzde 40,9’u endüstride, yüzde 41,6’sı ise akademide işe başlamıştı. Ancak 2022 yılına gelindiğinde, endüstriye yönelen mezunların oranı yüzde 70,7’ye yükselirken, akademiye yönelenlerin oranı yüzde 20,0’ye düştü. Sadece geçen yıl içinde bile endüstriye geçen YZ doktora mezunlarının oranı 5,3 puan arttı ve bu durum, üniversitelerden endüstriye doğru artan bir beyin göçüne işaret eder.
2019 yılında, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’daki yeni YZ öğretim üyelerinin yüzde 13’ü endüstriden geliyordu. Bu oran, 2021'de yüzde 11'e, 2022'de ise yüzde 7'ye düştü. Bu eğilim, endüstriden akademiye geçiş yapan üst düzey YZ yeteneklerinin giderek azaldığını göstermektedir.
Akademi, endüstriden yetenek kazanma konusunda rekabet avantajını açık bir şekilde kaybetmektedir. Bu sorunu çözmek için endüstri-akademi işbirliği modelleri geliştirilebilir.
2022 verilerine göre, lisans, yüksek lisans ve doktora düzeylerinde uluslararası BB mezunlarının oranında, 2021’e kıyasla belirgin bir düşüş yaşandı. Özellikle yüksek lisans kategorisindeki düşüş, diğer seviyelere göre daha dikkat çekici bir düzeyde gerçekleşti. Bu durum, Amerika ve Kanada’nın eğitim pazarındaki çekiciliğini kaybettiği yönünde bir işaret olarak yorumlanabilir. Buna karşılık, yerel öğrenciler arasında BB eğitimi giderek daha popüler hale geliyor. Daha fazla Amerikalı lise öğrencisi BB dersleri alıyor, ancak bu alandaki erişim sorunları hâlâ önemli bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin, 2022 yılında 201.000 öğrenci İleri Düzey Yerleştirme (AP) BB sınavına katıldı. Bu sayı, 2007’den bu yana on katından fazla bir artış gösteriyor. Ancak, daha ayrıntılı bir inceleme, BB derslerine erişimin daha büyük liselerde ve banliyö bölgelerinde yaşayan öğrenciler için çok daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Bu eşitsizlik, kırsal bölgelerdeki ve daha küçük okullardaki öğrencilerin BB eğitimi alma imkanlarının sınırlı olduğunu gözler önüne seriyor. Bu durum, dijital çağda bireylerin bilgi teknolojisiyle donanma düzeylerini belirgin bir şekilde etkileyebilir ve uzun vadede ekonomik fırsat eşitsizliğine katkıda bulunabilir.
Dolayısıyla, Amerika ve Kanada’daki BB eğitimi hem uluslararası hem de yerel ölçekte önemli sorunlarla karşı karşıya. Bu sorunların çözümü için, uluslararası öğrenciler açısından daha cazip eğitim politikaları geliştirilmesi ve yerel öğrenciler için eşit erişim olanaklarının sağlanması büyük bir önem taşıyor. Özellikle kırsal ve dezavantajlı bölgelerde BB eğitimine erişimi artırmak, bu alandaki geleceği şekillendirmek için kritik bir adım olabilir. YZ ile ilgili lisansüstü eğitim programlarının sayısı uluslararası düzeyde artıyor.2017’den bu yana, İngilizce dilindeki YZ ile ilgili lisansüstü programlarının sayısı üç katına çıktı. Son beş yılda her yıl düzenli bir artış görüldü ve dünya çapındaki üniversiteler YZ odaklı daha fazla eğitim programı sunar.
Bu iki ülke, lisans, yüksek lisans ve doktora seviyelerinde yetiştirdiği mezun sayılarıyla Avrupa’nın bu alandaki öncüsü olarak öne çıkar. Özellikle teknolojik inovasyon, dijitalleşme ve bilişim sektöründe sağladıkları katkılarla küresel ölçekte de dikkat çekerler.
Kişi başına düşen mezun sayısına bakıldığında ise farklı ülkelerin belirli seviyelerde liderliği dikkat çekiyor. Finlandiya, lisans ve doktora mezunu üretiminde kişi başına en yüksek oranlara sahip ülke olarak öne çıkar. Bu, Finlandiya’nın teknoloji odaklı bir eğitim sistemine yaptığı yatırımlarla uyumlu bir tablo sunar. Yüksek lisans düzeyinde ise İrlanda lider durumdadır. İrlanda’nın bu başarısı, özellikle uluslararası öğrencilere sunduğu cazip eğitim fırsatları ve teknoloji alanındaki büyümesiyle ilişkilendirilebilir.
Avrupa genelinde bu farklar, ülkelerin eğitim politikaları, teknolojik altyapıları ve iş gücü ihtiyaçlarına yönelik stratejileriyle açıklanabilir. Birleşik Krallık ve Almanya gibi ülkeler, geniş kapsamlı üniversite ağı ve araştırma olanaklarıyla teknoloji odaklı eğitimi desteklerken, Finlandiya ve İrlanda gibi ülkeler daha niş alanlarda yoğunlaşarak kişi başına düşen mezun sayısında liderliği elde eder.
Bu durum, Avrupa’nın genel olarak bilişim ve teknoloji alanında güçlü bir eğitim altyapısına sahip olduğunu gösterirken, her ülkenin farklı yaklaşımlarla bu alanda kendine özgü katkılar sunduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle Avrupa Birliği’nin dijital dönüşüm politikaları çerçevesinde bu ülkelerin gelecekte teknoloji alanında daha fazla iş birliği yapmaları beklenmektedir. Bu çeşitlilik, Avrupa’nın küresel rekabet gücünü artıran önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir.
Birleşik Krallık ve Almanya, Avrupa’da en fazla enformatik, bilgisayar bilimi (BB), bilgisayar mühendisliği (BM) ve bilişim lisans, yüksek lisans ve doktora mezunu üreten ülkeler arasında lider konumdadır. Kişi başına mezun sayısına bakıldığında ise Finlandiya, lisans ve doktora mezunlarının üretiminde öne çıkarken, İrlanda yüksek lisans mezunlarının üretiminde liderliği elinde bulunur.
Bu tabloda ülkemizin de Avrupa sıralamasında üçüncü sırada yer alması dikkat çekici ve gurur vericidir. Ancak, bu başarıyı daha ileriye taşımak ve mezunlarımızın hem Türkiye’de hem de Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde talep gören bireyler olmalarını sağlamak adına etkin politikalar geliştirilmesi gerekir. Özellikle nitelikli mezunların AB topraklarında aranan kişiler haline gelmesi, ülkemizin uluslararası eğitim ve iş gücü pazarındaki konumunu güçlendirebilir.
Bununla birlikte, bu kalifiye elemanların Türkiye’de kalarak çalışması ve ülke ekonomisine katkıda bulunması da son derece arzulanan bir durumdur. Bu bağlamda, beyin göçünü önlemeye yönelik teşvikler ve mezunların Türkiye’de kendilerini geliştirebilecekleri cazip iş imkanları sunulması büyük önem taşımaktadır. Böylelikle, hem ulusal hem de uluslararası ölçekte değer yaratabilecek bir strateji hayata geçirilebilir.
Yapay zekâ ve bilgisayar bilimi eğitimindeki güncel eğilimler, teknolojik değişimlerin ve endüstriyel gerekliliklerin eğitim tercihleri üzerindeki etkilerini açıkça ortaya koyar. Endüstri, yapay zekâ alanında doktora mezunları için daha cazip bir seçenek haline gelirken, akademi bu alandaki yeteneklerin bir kısmını kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Lisans düzeyindeki bilgisayar bilimi mezunlarının sayısındaki artış, teknoloji sektöründeki iş gücü talebine yanıt verirken, lisansüstü düzeydeki büyüme daha sınırlı bir hızda gerçekleşir.
Özellikle uluslararası öğrenci oranlarındaki düşüş, ABD ve Kanada gibi ülkelerin eğitim pazarındaki çekiciliğini yitirmeye başladığını gösterebilir. Bu durum, sıkı vize politikalarının gevşetilmesi ve uluslararası öğrenciler için daha fazla destek mekanizmasının geliştirilmesi ihtiyacını ortaya koymaktadır. Avrupa’daki bilgisayar bilimi ve yapay zekâ eğitimindeki ulusal farklılıklar ise bölgesel politika farklarını yansıtmakta, bu da yerel ve küresel eğitim stratejilerinin uyumunu zorlaştırmaktadır. Bu bağlamda, eğitimde erişim eşitliğini sağlamak, yetenek akışını desteklemek ve daha kapsayıcı politikalar oluşturmak kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, yapay zekâ ve bilgisayar bilimi eğitimindeki bu eğilimlerin izlenmesi, gelecekteki iş gücü planlaması ve eğitim politikalarının şekillendirilmesi açısından stratejik bir öncelik taşır. Özellikle uluslararası öğrenci hareketliliği, bölgesel politikaların uyumu ve endüstri-akademi işbirliğini teşvik eden yaklaşımlar, bu alanda sürdürülebilir gelişmeyi sağlayacaktır.
Endüstri-Akademi İşbirliği Modellerinin Geliştirilmesi
YZ ve BB alanında doktora mezunlarının endüstriye yönelimini dengelemek için akademi ve endüstri arasında daha güçlü işbirliği modelleri geliştirilmeli. Ortak projeler, uygulamalı araştırma programları ve hibrit çalışma imkanları bu sürece katkı sağlayabilir.
Lisansüstü Eğitimde Çeşitliliğin Teşvik Edilmesi
Lisansüstü programların çekiciliğini artırmak için uluslararası öğrenciler başta olmak üzere, farklı kültür ve disiplinlerden bireylerin bu programlara erişimi kolaylaştırılmalıdır. Bunun için burs programları ve uluslararası akademik işbirlikleri güçlendirilmelidir.
Uluslararası Öğrenciler İçin Destek Mekanizmaları
ABD ve Kanada gibi ülkelerde, uluslararası öğrencilere yönelik vize politikalarının esnetilmesi ve öğrenim sonrası çalışma izinlerinin genişletilmesi, bu ülkelerin eğitim pazarındaki çekiciliğini artırabilir.
Avrupa’da Bölgesel Uyum Politikalarının Güçlendirilmesi
Avrupa’daki ulusal farklılıkları azaltmak için bölgesel eğitim standartları belirlenmeli ve bu standartlar doğrultusunda ülkeler arasında bir uyum sağlanmalıdır. Örneğin, YZ ve BB eğitimine yönelik ortak müfredat çalışmaları yapılabilir.
Eğitimde Dijitalleşme ve Uzaktan Eğitim Modelleri
Eğitimde erişim eşitliğini artırmak için dijitalleşme desteklenmeli ve uzaktan eğitim modelleri yaygınlaştırılmalıdır. Bu, özellikle gelişmekte olan ülkelerden gelen öğrenciler için fırsat eşitliği sağlayabilir.
Bölgesel ve Küresel Yetenek Akışı Stratejileri
Yetenek akışını optimize etmek için hem bölgesel hem de küresel çapta uzun vadeli stratejiler oluşturulmalıdır. Bunun için uluslararası öğrenci değişim programları, araştırma fonları ve akademik ağlar daha etkin bir şekilde kullanılmalıdır.
Türkiye, yapay zekâ (YZ) ve bilgisayar bilimleri (BB) alanında köklü reformlar gerçekleştirmelidir.
Eğitim müfredatı güncellenmeli, ortaöğretimde bu alanlara yönelik dersler zorunlu hale getirilmeli. Araştırma ve geliştirme kapasitesi artırılmalı, üniversite-endüstri işbirlikleri güçlendirilmeli. Nitelikli işgücü yetiştirilmesi, sürekli eğitim programlarıyla desteklenmeli. Regülasyonlar, veri güvenliği ve kullanımını kolaylaştıracak şekilde düzenlenmeli. Türkiye, uluslararası işbirlikleri ve ağlara daha fazla katılım sağlamalı, küresel rekabet gücünü artırmalıdır.